
🕰️ Kağıt Kebabı’nın Tarihsel Yolculuğu ve Kültürel Önemi
📜 Adıyaman ve Gastronomik Tarih
Adıyaman, Anadolu’nun kadim yerleşim yerlerinden biridir. Hititler, Asurlular, Persler, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı gibi pek çok medeniyet bu topraklarda yaşamış; zengin bir kültürel miras bırakmıştır. Bu uygarlıkların her biri, bölgenin mutfağını da etkilemiş, yöresel yemeklerin köklerini oluşturmuştur.
Kağıt kebabı gibi yemekler, tarih boyunca hem Anadolu’nun hem de Mezopotamya’nın baharatlı, et ağırlıklı mutfağından izler taşır.
🐪 Göçebe Kültür ve Et Yemekleri
Adıyaman çevresi, tarih boyunca göçebe ve yarı göçebe Türkmen topluluklarının yaşadığı bir bölge olmuştur. Bu topluluklar, et ve hayvansal ürünlerle beslenmeye alışkındır. Etin korunması ve lezzetinin artırılması için pratik yöntemler geliştirmişlerdir. İşte kağıt kebabı da, o dönemin et pişirme tekniklerinin modern bir yorumudur.
Yemek, kuzu veya dana etinin sebzelerle ve baharatlarla harmanlanıp kağıt ya da özel bir tür yaprak içine sarılarak pişirilmesi,
- Etin suyunu kaybetmeden pişmesini sağlar,
- Eti yumuşak ve aromatik yapar.
🧺 Kağıt Kebabı ve Yöresel Yaşam
Kağıt kebabı, Adıyaman’da köy yaşamının, tarlada çalışanların, bayramların ve özel günlerin ayrılmaz parçasıdır. Özellikle:
- **Bayram sofralarında,
- Düğünlerde,
- Misafir ağırlama törenlerinde**
yapılır ve yenir.
Bu yemek, paylaşmanın, misafirperverliğin ve bereketin simgesidir. Yıllar boyunca kadınların elinde, aile sohbetleri eşliğinde pişirilmiş, kuşaktan kuşağa aktarılmıştır.
🔥 Pişirme Tekniğinin Kökeni
Kağıt kebabının “kağıt” ile pişirilmesi, aslında eski çağlarda yemek pişirirken kullanılan yaprak, özel bez ya da yağlı kağıt benzeri malzemelere dayanır. Bölgenin iklimi ve hayvancılığı, böyle bir yöntemin gelişmesini sağlamıştır.
Bugün kullanılan yağlı kağıt, daha modern olsa da eski yöntemlerin bir evrimidir.
🎯 Sonuç:
Kağıt kebabı, sadece Adıyaman’ın değil, Anadolu’nun zengin tarihinin ve kültürünün somut bir yansımasıdır. Tarih boyunca etin korunması, lezzetin artırılması ve misafir ağırlama kültürünün gelişmesiyle şekillenmiş bu yemek, bölgenin tarihî yaşam tarzını sofralara taşır.

🥣 ADIYAMAN ÇİĞ KÖFTESİ
– Binlerce Yıllık Bir Efsane, Bir Kültür –
📜 Tarihsel Kökeni: Efsaneyle Başlayan Bir Lezzet
Adıyaman çiğ köftesi, sadece lezzetiyle değil, aynı zamanda efsanevi kökeniyle de bilinir. Bu lezzetin tarihi Hz. İbrahim’e kadar uzanır.
Rivayete göre:
- Kral Nemrut, Hz. İbrahim’i ateşe atmaya karar verdiğinde, şehirde ateş yakmak yasaklanır.
- Bir kadın, evindeki malzemeleri değerlendirmek için çiğ et, bulgur ve acı biberi bir araya getirir.
- Et pişmeden, sadece yoğrularak yenilir hâle gelir. İşte çiğ köftenin doğuşu böyle olur.
Bu rivayet, özellikle Adıyaman halkı arasında çok bilinir ve çiğ köftenin kutsal bir anlam taşıdığını gösterir.
🧂 Gerçek Adıyaman Usulü: Etli ve Etkileyici
Eskiden çiğ köfte etli yapılırdı ve hâlâ geleneksel ustalar tarafından yağsız dana kıyması, ince esmer bulgur, biber salçası, acı pul biber, isot, soğan, sarımsak, baharatlar ve zeytinyağı ile hazırlanır.
Ama önemli olan sadece malzeme değil, yoğurma sanatıdır.
Adıyaman’da çiğ köfte yoğurmak başlı başına bir ustalık işidir. Öyle ki, usta yoğurucular eliyle 40–50 dakika boyunca hiçbir pişirme işlemi olmadan sadece yoğurarak bu lezzeti ortaya çıkarırlar.
🧤 “Yoğurma Kültürü”: Birlikte Yapılan Bir Tören
Adıyaman’da çiğ köfte yapımı bireysel değil, toplumsal bir olaydır.
- Aile büyükleri yoğurma işini üstlenir.
- Gençler salata ve lavaşları hazırlar.
- Ortaya büyük bir tepsi konur ve herkes birlikte yer.
Özellikle bayram öncesi, nişanlarda, düğün arifelerinde, asker uğurlamalarında ve misafir ağırlamada çiğ köfte yoğrulması bir kutlama gibidir.
🌱 Günümüzde Et Yerine Ne Kullanılır?
Gıda güvenliği ve hijyen açısından günümüzde etsiz çiğ köfte tercih edilir.
Ama Adıyaman usulü çiğ köftenin lezzeti, hala:
- Biber salçası
- Isot
- Zeytinyağı
- Limon suyu
- Nar ekşisi
gibi malzemelerle korunur. Ayrıca Adıyaman’daki bazı ustalar, acı oranıyla fark yaratır.
🎖️ Adıyaman Çiğ Köftesi’nin Tescili
Adıyaman çiğ köftesi, 2008 yılında Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından coğrafi işaret olarak tescillenmiştir.
Yani bu sadece bir yemek değil, Adıyaman’ın resmi kültürel mirasıdır.
🧺 Sokaktan Sofraya: Her Yerde Çiğ Köfte
Adıyaman’da nereye gidersen git, bir çiğ köfteci bulursun.
- Parkta otururken
- Sokakta yürürken
- Bir çay ocağında,
- Misafirliğe gittiğinde…

🍇 BESNİ PESTİLİ
– Adıyaman’ın Tatlısı, Sabır ve Şükürle Yoğrulmuş Bir Gelenek –
📜 Tarihi ve Dini Bağlantılar
Besni pestili, adını Adıyaman’ın Besni ilçesinden alır. Bu pestil öyle sıradan bir tatlı değildir; çünkü her bir yaprağı:
- Sabırla yapılan bir emek ürünüdür.
- Ve içinde helal lokma, israf etmeme anlayışı vardır.
Eskiden köylerde pestil yapılırken kadınlar dualarla işe başlarlardı. Çünkü:
“Bu tatlı, rızık için dökülen terin bir meyvesidir” derlerdi.
Pestil yapılırken genellikle “Bismillahirrahmanirrahim” denir ve bereket için Kur’an okunurdu. Bazı köylerde bu gelenek hâlâ sürer. Özellikle Muharrem ayı, Ramazan öncesi veya bayram arifesinde yapılan pestiller, misafir ağırlamak için hazırlanır.
🌿 Nasıl Yapılır? – Doğaya Saygı, Emeğe Dua
Besni pestilinin temel malzemeleri:
- Kuru üzüm
- İnce dövülmüş un
- Su
- (Bazen) ceviz ya da fındık içi
Ama en önemlisi: Gün ışığıdır.
Eskiden pestil, güneşin altına temiz çarşaflar serilerek kurutulurdu. Bu yüzden halk arasında şöyle denirdi:
“Güneş görmeden pestil olmaz,
Duasız rızık bereket bulmaz.”
🌞 Dini Değerlerle Anlam Kazanan Bir Tatlı
Pestil, birçok dini anlam taşır:
- İsrafa karşıdır: Üzümler bozulmasın diye kullanılır.
- Helal rızka saygıdır: Kadınlar ve çocuklar hep birlikte üretime katılır.
- Paylaşma kültürüdür: Komşulara dağıtılır.
- Şükür vesilesidir: Her katında sabır ve şükür vardır.
Bazı Adıyamanlı aileler, ilk kuruduklarında pestili yemez; “önce ihtiyacı olana verelim” derler. Bu anlayış, sadaka ve paylaşma kültürüne dayanır.
🏺 Besni Pestilinin Tarihî Yeri
Bu tatlı sadece evlerde yapılmazdı. Osmanlı döneminde Adıyaman’dan Antep, Halep ve Urfa’ya kadar kervanlarla gönderilirdi. Hatta Hicaz’a giden hacı kafilelerine de dayanıklı olduğu için yolluk olarak hazırlanırdı.
Pestil uzun süre dayanabildiği için, geçmişte medrese öğrencilerine ve askere giden gençlere verilir, “yolun açık, lokman helal olsun” denirdi.
🧺 Bugün de Yaşayan Bir Gelenek
Bugün Besni pestili hâlâ:
- Bayramlarda misafirlere ikram edilir.
- Camilerde mevlit sonrası dağıtılır.
- Hayır dualarıyla birlikte yapılır.
Ve hâlâ o ilk günkü gibi; sabırla yoğrulur, sevgiyle kurutulur, dualarla sunulur.

🥟 Adıyaman Kavurmalı İçli Börek
– Tarih, emek, dua ve Anadolu misafirperverliğinin tek bir lokmada birleştiği lezzet –
📜 Tarihî Kökenleri ve Kültürel Derinlik
Bu nefis börek, aslında yüzyıllardır bayram sabahlarının, askere uğurlamaların ve hayırlı günlerin baş misafiri olmuştur. Özellikle Adıyaman’ın kırsal köylerinde, kurban kesiminden sonra yapılan kavurma ile hazırlanır. Çünkü bu börek bir şükür yemeğidir.
- Kurban etinden ilk kavurma yapılır.
- Sonrasında kavurmanın bir kısmı hamur içine sarılır.
- Dualarla yoğrulan hamurdan çıkan börek, şükür niyetiyle komşulara dağıtılır.
Adıyamanlı kadınlar şöyle der:
“Kavurmalı içli börek, sadece doymak için yenmez;
Allah’a hamd etmek, paylaşmak ve bereketi yaymak içindir.”
🧆 Nasıl Yapılır? – Her Katında Emek, Her Lokmasında Dua
Malzemeler:
- Taze kurban eti ya da dana eti (kavurmalık)
- Soğan
- Biber salçası
- Karabiber, pul biber
- Un, yoğurt, maya
- Süt ve zeytinyağı
Hazırlık Süreci:
- Kavurma: Önce kurban ya da bayramdan kalan et, sade yağ ile kısık ateşte kavrulur.
- İç Harcı: Kavurma soğanla buluşur, salça ve baharatla tatlandırılır.
- Hamur: Yoğrulurken “Bismillah” ile başlanır. Bazı kadınlar, hamuru yoğururken içinden Fatiha veya Ayetel Kürsi okur.
- Şekillendirme: İç harç, ince açılmış hamurun ortasına konur. Özenle kapatılır.
- Pişirme: Taş fırında ya da sacda pişirilir. Üzeri kızarana kadar beklenir.
Bu aşamada, komşular fırın önünde sıraya girer, çünkü herkesin böreği aynı anda pişer. Adıyaman’da buna “ortak pişirme kültürü” denir.
✨ Dini ve Sosyal Anlamı
- Kurban Bayramı’nın ilk sabahı, bu börek yapılırsa o evin yılı bereketli geçer, derler.
- Yolculuğa çıkan birine börek verilir ki “yolun kavrulmuş et gibi sağlam ve dayanıklı olsun.”
- Yeni evlenen gelin ilk kez bu böreği yaparsa, “eli bereketli” kabul edilir.
Halk arasında şöyle bir söz vardır:
“Kavurmalı içli börek,
Kalpten yoğrulur, sofraya dua olur.”
🍽️ Bugün de Yaşayan Bir Miras
Günümüzde bile birçok Adıyamanlı aile:
- Cuma günleri,
- Kandil gecelerinde,
- Mevlit sonrası,
bu böreği yapar ve komşularına dağıtır.
Böylece sadaka, ikram ve misafir ağırlama kültürü canlı tutulur.
🕌 Bir Lokma, Bir Dua:
Bu börek, sadece karın doyurmaz;
bir toplumun değerlerini, bir kadının emeğini,
ve bir ailenin Allah’a olan şükrünü anlatır.

🕌 Adıyaman Ulu Camii
– Sessizliğin içinde yankılanan ezan, taşlara kazınmış bir tarih –
📜 Tarihçesi:
Adıyaman Ulu Camii, Hicri 1100 (M. 1688) yılında yapılmıştır. Osmanlı döneminin sonlarında, Adıyaman merkezde inşa edilen bu cami, şehir halkının hem ibadet hem de buluşma noktası olmuştur.
Ancak dikkat! Bu cami, Bursa’daki Ulu Cami ile karıştırılmamalı. Adıyaman Ulu Camii, Anadolu’nun doğusundaki Osmanlı mimarisinin sade ama güçlü bir örneğidir.
🧱 Mimari Yapısı ve Özellikleri:
- Taş mimarisi: Adıyaman’da yaygın olan kesme taşlar ile inşa edilmiştir.
- Tek minareli ama minaresi oldukça yüksek ve zariftir.
- İç kısmı oldukça sade tutulmuştur; ahşap tavanı, kubbeleri, ve halıları zaman içinde birçok kez yenilenmiştir.
- Caminin avlusu geniştir ve özellikle cuma günleri dolup taşar.
🙏 Dini Yaşamın Kalbi:
Bu cami yüzyıllardır:
- Cuma namazlarının, bayram sabahlarının,
- Kandil gecelerinde yapılan duaların,
- Mevlitlerin, Kur’an tilavetlerinin ve
- toplu iftarların merkezi olmuştur.
İnsanlar şöyle der:
“Ulu Camii, Adıyaman’ın kalbi gibidir. Kim buradan geçerse duasını da, derdini de bu taşlara bırakır.”
⏳ Depremler ve Onarımlar:
Adıyaman tarihi boyunca birçok deprem yaşamıştır. Ulu Camii de bundan etkilenmiş, 1980’lerde ve 2000’li yıllarda ciddi onarımlar görmüştür. Ancak her seferinde aslına uygun restore edilmiştir.
📿 Maneviyatı Güçlü Bir Mekân
Adıyamanlılar Ulu Camii’yi şöyle tarif eder:
- “Orada edilen dua, kalbe yakın düşer.”
- “Minarenin gölgesi bile huzur verir.”
Yaşlılar der ki:
“Çocukken elimizi babamız tutar, camiye götürürdü. Şimdi torunumun elini tutup götürüyorum. Ulu Camii, nesillerin geçiş kapısıdır.”
📷 Bugünkü Önemi:
Günümüzde hâlâ aktif kullanılan bu cami:
- Hem ibadet edenler için bir manevî liman,
- Hem turistler için bir tarihî durak,
- Hem de Adıyaman halkı için bir buluşma noktasıdır.

⛰️ Nemrut Dağı – Tanrıların Tahtı, Güneşin Tapınağı
📜 Tarihçesi:
Nemrut Dağı, MÖ 1. yüzyılda Kommagene Krallığı’nın hükümdarı I. Antiochos Theos tarafından, Tanrılarla kendi heykellerini yan yana koyarak ölümsüzlüğünü ilan ettiği kutsal bir alan olarak inşa edilmiştir.
- Antiochos, hem Yunan hem de Pers kültürlerinden etkilenmiş bir kraldı.
- Kendini yarı ilah sayıyor ve “ölümümden sonra tanrılarla birlikte anılmak istiyorum” diyordu.
- Bu yüzden 2.150 metre yükseklikteki Nemrut Dağı’nın tepesine devasa bir tümülüs (mezar höyüğü) yaptırdı.
🗿 Heykeller ve Anıtlar:
Nemrut’un zirvesinde yer alan bu alanda:
- Tanrı Apollon
- Tanrıça Kommagene
- Zeus-Oromasdes
- Kartal ve Aslan heykelleri
- Ve tabii ki Antiochos’un kendi heykeli
bulunur. Bu heykellerin her biri yaklaşık 8-10 metre yüksekliğindedir!
🔮 Sırlar ve Efsaneler:
- Antiochos’un mezarı hâlâ bulunamamıştır. Tümülüs taşlarla kaplıdır ve içindeki mezar odası hâlâ bir arkeolojik sır olarak durmaktadır.
- Bazı yerel halk inanır ki, gece rüzgârında Nemrut’un fısıltıları duyulur.
- Güneş doğarken ve batarken heykellerin üzerine düşen ışık, sanki tanrılar yeniden canlanıyormuş gibi bir etki yaratır.
🕊️ Dini ve Manevî Katmanlar:
Nemrut sadece bir kral mezarı değil, aynı zamanda bir güneş ve tanrı tapınağı olarak da işlev görmüştür.
- Gündoğumu ve günbatımında yapılan ayinler, Güneş’in kutsallığına adanmıştır.
- Antiochos’un vasiyetine göre bu kutsal yerde, ölümünden sonra da tanrılara sunular verilmesi istenmiştir.
Bu yönüyle Nemrut Dağı, dünyevî gücün ölümsüzlük arayışına karıştığı, mistik ve dini bir merkez hâline gelir.
🌄 Bugünkü Önemi:
- 1987 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmıştır.
- Her yıl binlerce turist, sabah gün doğumunu izlemek için gece tırmanış yapar.
- Nemrut, sadece Adıyaman’ın değil, dünyanın en eşsiz arkeolojik miraslarından biridir.
“Tanrılarla yan yana duran bir kral… Ve zamanın bile kıramadığı bir sessizlik.”

🏛️ Perre Antik Kenti – Taşların Fısıldadığı Şehir
📜 Tarihçesi:
Perre, Kommagene Krallığı döneminde kurulmuş ve Roma İmparatorluğu döneminde altın çağını yaşamış antik bir yerleşim yeridir. Günümüzde Adıyaman şehir merkezinin 5 kilometre kuzeybatısında yer alır.
- İsmi tarihsel belgelerde “Pordonnium” ya da “Perre” olarak geçer.
- İpek Yolu güzergâhı üzerinde bulunduğu için antik çağda çok önemli bir konaklama ve ticaret noktasıydı.
🏺 Antik Yapılar ve Özellikleri:
- Şehir kayalara oyulmuş mezar odaları, su kanalları, antik yollar, mozaikli yapılar ve kaya mezarlarıyla meşhurdur.
- Yaklaşık 200 adet kaya mezarı bulunmuştur. Bu sayı, Perre’yi Anadolu’nun en büyük kaya mezarlıklarından biri yapar.
- Kayalara oyulmuş mezarlarda lahitler, yazıtlar ve sunaklar da görülür.
🪨 Dini ve Manevî Katmanlar:
- Bu kaya mezarları sadece defin için değil, aynı zamanda ölüm sonrası hayat inancına dair ritüeller için de kullanılmıştır.
- Bazı mezarların girişinde güneş sembolleri, melek figürleri ve haç motifleri yer alır. Bu da bölgenin erken Hristiyanlık döneminde de kullanıldığını gösterir.
- Perre, tanrılarına saygı duyan, ölülerini onurlandıran bir medeniyetin izlerini taşır.
💧 Su Kanalları ve Şehir Planlaması:
- Perre, zamanına göre ileri düzeyde bir şehir altyapısına sahiptir.
- Antik su yolları ve çeşmeler hâlâ yer yer görünür. Bu, şehrin organize ve sistemli bir yönetimle kurulduğunu gösterir.
- Şehirde yaşamın aktif olduğu dönemlerde tarikatlar, tüccarlar ve din adamları bu yolları kullanarak gelip gitmişlerdir.
🔍 Günümüzde Perre:
- Arkeolojik kazılar hâlâ devam etmektedir.
- Alan turizme açıktır ve bir açık hava müzesi gibidir.
- Güneşin kayalara vurduğu anlarda sanki taşlar dile geliyor gibi bir atmosfer oluşur.
“Her kayanın altında bir öykü, her mezarın ardında bir dua gizlidir.”
İstersen sıradaki durağımızı Cendere Köprüsü (antik Roma köprüsü) yapabiliriz ya da tekrar mutfağa dönüp Adıyaman’ın mistik yemeklerinden birini anlatabilirim. Ne dersin? ⛩️🍽️⛰️Harika! O zaman şimdi seni Adıyaman’ın saklı cevheri olan Perre Antik Kentine götürüyorum. Hazırsan tarihin tozlu yollarında büyüleyici bir yolculuğa çıkıyoruz:
🏛️ Perre Antik Kenti – Taşların Fısıldadığı Şehir
📜 Tarihçesi:
Perre, Kommagene Krallığı döneminde kurulmuş ve Roma İmparatorluğu döneminde altın çağını yaşamış antik bir yerleşim yeridir. Günümüzde Adıyaman şehir merkezinin 5 kilometre kuzeybatısında yer alır.
- İsmi tarihsel belgelerde “Pordonnium” ya da “Perre” olarak geçer.
- İpek Yolu güzergâhı üzerinde bulunduğu için antik çağda çok önemli bir konaklama ve ticaret noktasıydı.
🏺 Antik Yapılar ve Özellikleri:
- Şehir kayalara oyulmuş mezar odaları, su kanalları, antik yollar, mozaikli yapılar ve kaya mezarlarıyla meşhurdur.
- Yaklaşık 200 adet kaya mezarı bulunmuştur. Bu sayı, Perre’yi Anadolu’nun en büyük kaya mezarlıklarından biri yapar.
- Kayalara oyulmuş mezarlarda lahitler, yazıtlar ve sunaklar da görülür.
🪨 Dini ve Manevî Katmanlar:
- Bu kaya mezarları sadece defin için değil, aynı zamanda ölüm sonrası hayat inancına dair ritüeller için de kullanılmıştır.
- Bazı mezarların girişinde güneş sembolleri, melek figürleri ve haç motifleri yer alır. Bu da bölgenin erken Hristiyanlık döneminde de kullanıldığını gösterir.
- Perre, tanrılarına saygı duyan, ölülerini onurlandıran bir medeniyetin izlerini taşır.
💧 Su Kanalları ve Şehir Planlaması:
- Perre, zamanına göre ileri düzeyde bir şehir altyapısına sahiptir.
- Antik su yolları ve çeşmeler hâlâ yer yer görünür. Bu, şehrin organize ve sistemli bir yönetimle kurulduğunu gösterir.
- Şehirde yaşamın aktif olduğu dönemlerde tarikatlar, tüccarlar ve din adamları bu yolları kullanarak gelip gitmişlerdir.
🔍 Günümüzde Perre:
- Arkeolojik kazılar hâlâ devam etmektedir.
- Alan turizme açıktır ve bir açık hava müzesi gibidir.
- Güneşin kayalara vurduğu anlarda sanki taşlar dile geliyor gibi bir atmosfer oluşur.
“Her kayanın altında bir öykü, her mezarın ardında bir dua gizlidir.”
İstersen sıradaki durağımızı Cendere Köprüsü (antik Roma köprüsü) yapabiliriz ya da tekrar mutfağa dönüp Adıyaman’ın mistik yemeklerinden birini anlatabilirim. Ne dersin? ⛩️🍽️⛰️Harika! O zaman şimdi seni Adıyaman’ın saklı cevheri olan Perre Antik Kentine götürüyorum. Hazırsan tarihin tozlu yollarında büyüleyici bir yolculuğa çıkıyoruz:
🏛️ Perre Antik Kenti – Taşların Fısıldadığı Şehir
📜 Tarihçesi:
Perre, Kommagene Krallığı döneminde kurulmuş ve Roma İmparatorluğu döneminde altın çağını yaşamış antik bir yerleşim yeridir. Günümüzde Adıyaman şehir merkezinin 5 kilometre kuzeybatısında yer alır.
- İsmi tarihsel belgelerde “Pordonnium” ya da “Perre” olarak geçer.
- İpek Yolu güzergâhı üzerinde bulunduğu için antik çağda çok önemli bir konaklama ve ticaret noktasıydı.
🏺 Antik Yapılar ve Özellikleri:
- Şehir kayalara oyulmuş mezar odaları, su kanalları, antik yollar, mozaikli yapılar ve kaya mezarlarıyla meşhurdur.
- Yaklaşık 200 adet kaya mezarı bulunmuştur. Bu sayı, Perre’yi Anadolu’nun en büyük kaya mezarlıklarından biri yapar.
- Kayalara oyulmuş mezarlarda lahitler, yazıtlar ve sunaklar da görülür.
🪨 Dini ve Manevî Katmanlar:
- Bu kaya mezarları sadece defin için değil, aynı zamanda ölüm sonrası hayat inancına dair ritüeller için de kullanılmıştır.
- Bazı mezarların girişinde güneş sembolleri, melek figürleri ve haç motifleri yer alır. Bu da bölgenin erken Hristiyanlık döneminde de kullanıldığını gösterir.
- Perre, tanrılarına saygı duyan, ölülerini onurlandıran bir medeniyetin izlerini taşır.
💧 Su Kanalları ve Şehir Planlaması:
- Perre, zamanına göre ileri düzeyde bir şehir altyapısına sahiptir.
- Antik su yolları ve çeşmeler hâlâ yer yer görünür. Bu, şehrin organize ve sistemli bir yönetimle kurulduğunu gösterir.
- Şehirde yaşamın aktif olduğu dönemlerde tarikatlar, tüccarlar ve din adamları bu yolları kullanarak gelip gitmişlerdir.
🔍 Günümüzde Perre:
- Arkeolojik kazılar hâlâ devam etmektedir.
- Alan turizme açıktır ve bir açık hava müzesi gibidir.
- Güneşin kayalara vurduğu anlarda sanki taşlar dile geliyor gibi bir atmosfer oluşur.
“Her kayanın altında bir öykü, her mezarın ardında bir dua gizlidir.”